Adalet Bölümü Bitiren Ne Olur? Gerçekten Adalet Sağlayabilecek Misin?
Hepimizin dilinden düşmeyen bir soru: Adalet bölümü bitiren ne olur? Bugün, bu sorunun cevabını ararken biraz cesurca, belki de bazı ezberleri bozarak tartışalım. Çünkü hepimizin bildiği gibi, adalet kelimesi çok fazla farklı şekilde algılanabilir. Adalet bölümü okuyanlar da bir şekilde bu kavramın ne anlama geldiğini çözmeye çalışıyor, ama gerçekten toplumda adalet sağlamak için gerekli araçlara sahipler mi? Hadi biraz derinlemesine bakalım.
Adalet Bölümünün Gerçek Rolü: Eğitim mi, İş mi?
Adalet bölümü, daha çok hukuk dünyasına açılan kapı olarak görülür. Fakat gerçekte, bu bölümden mezun olan bir kişinin ne kadar nitelikli bir hukukçu olacağı tartışmalı bir konu. Eğitim süreci, çoğunlukla teorik bilgilerle sınırlıdır. İşin gerçek kısmını görmek için, ya kendi çabalarınızla bir yol açmalı ya da o “şanslı” azınlıktan biri olmalısınız. Peki, o zaman soruyorum: Adalet bölümünü bitirenler gerçekten adalet sağlamak için mi yetiştiriliyor, yoksa sadece bir iş gücü yaratmak için mi?
Mezuniyet sonrası iş bulma süreci de cabası. Her yıl yüzlerce öğrenci, mezuniyetin ardından ne yapacaklarını bilmiyor. Birçokları, kendi alanlarında çalışabilmek için çeşitli kurslara yönelmek zorunda kalıyor. Bu, ne yazık ki adaletin değil, sistemin eksikliğinden kaynaklanan bir durum. Adalet bölümü, genellikle, iş gücü piyasasında yer bulmak için zor bir yolculuğa dönüşüyor. Gerçekten de devlet kadroları bu kadar sınırlıyken, mezun olan herkes bir avukat ya da hakim olamayacak.
Adaletin Gerçek Yüzü: Sistem mi, Birey mi?
Adalet bölümü okuyan biri, teorik olarak insanların haklarını savunmak, suçluları cezalandırmak ya da mağdurları korumak gibi önemli görevleri yerine getireceğini düşünür. Ama gerçek şu ki, bu görevlerin büyük çoğunluğu, sistemin işleyişine dayanır. Bugün Türkiye’de ve birçok dünyada, adaletin sağlanması, bireylerin değil, çoğu zaman sistemin kararlarına ve politikalarına bağlıdır. Bu noktada, bir adalet mezununun sistemi değiştirme kapasitesi gerçekten de çok kısıtlıdır. Yoksa biz, adaletin peşinden koşan ama sadece sistemin çarklarında ezilen bireyler miyiz?
Adalet bölümü bitiren kişi, mezuniyet sonrası biraz da olsa “sistemle barışık” olmayı öğrenmek zorunda kalır. Bu, bir yandan iş bulma kaygısı taşırken, diğer yandan doğru bildiğiniz şeyleri savunma zorunluluğu yaratır. Şimdi, tekrar soralım: Gerçekten adalet sağlamak, bu yapının içinde mümkün mü?
Kariyer Seçenekleri: Kısır Dönem ve Alternatif Yollar
Adalet bölümünden mezun olan birinin önünde birkaç seçenek vardır. Bu seçeneklerin çoğu ise işin “kolay” tarafıdır. Yani memuriyet, avukatlık, hâkimlik gibi geleneksel kariyer yolları… Ancak şunu kabul edelim: Bu yollara girmek için ciddi bir rekabet ve en önemlisi, zaman zaman sizi sistemle barıştıracak bir eğitim süreci gerekir. Pek çok kişi, mezuniyet sonrası “ne yapacağını” bilemeden hayatını geçiriyor.
Alternatif kariyer yolları ise genellikle daha yaratıcı ve özgürlükçüdür, ama o kadar kolay da değildir. Medya, eğitim ya da sivil toplum kuruluşlarında çalışmak, adaletin sağlanması adına daha fazla sorumluluk taşıyan alanlar olabilir. Ancak bu da kendi başına bir mücadeledir. Burada da başka bir soru ortaya çıkıyor: Adalet bölümü bitiren biri, gerçekten adaletin arkasında durmak istiyorsa, bu sistemin içinde nasıl bir yer bulur?
Sonuç: Adalet Arayışı mı, Sistemle Uzlaşma mı?
Adalet bölümü bitiren birinin ne olacağı sorusunu aslında birkaç farklı açıdan ele almak gerekiyor. Bir yandan hukuk dünyasında kariyer yapmak isteyen biri, bu bölümden alacağı eğitimin çok sınırlı olduğunu görecektir. Diğer taraftan, adaletin savunucusu olmayı gerçekten isteyen bir birey için, sistemle yüzleşme ve mücadele etme süreci zorlayıcı olabilir.
Sonuç olarak, adalet bölümü mezunları, çoğunlukla sistemin çarklarına takılıp kalıyor. Gerçekten adalet sağlamak için gerekli donanıma sahip olanlar ise bu yapının içinde kendi yollarını bulmak zorunda kalıyor. Bu da bir bakıma “sistemi değiştirebilir miyim?” sorusunun cevabını daha da belirsiz hale getiriyor.
Sizce, adalet bölümü bitiren bir kişi, gerçekten adaleti sağlamak için nasıl bir yol izlemeli? Sistemi değiştirebilir mi, yoksa ona adapte mi olmalı? Yorumlarda tartışalım, belki birlikte adaletin daha gerçekçi bir resmini çizebiliriz!